top of page
mahkeme
Yazarın fotoğrafıAv. Nuri BAĞLARS

NEDİR BU HUKUKUN EVRENSEL İLKELERİ

Güncelleme tarihi: 4 gün önce

Nedir bu Hukukun Evrensel İlkeleri? Ne işe yarar?

Hukukun evrensel ilkeleri, insanoğlunun gelişim süreci boyunca edinilen acı tecrübeler sonucu doğal bir süreç içinde oluşan, önemleri daha çok 20. yüzyılda gündeme gelen ilkelerdir. Bu ilkelere riayet edilmesi halinde dünyanın daha yaşanabilir bir yer olacağı su götürmez bir gerçektir. Nitekim üç fidanlar ve 60 darbesinden sonra asılanlar asıldıklarından yıllar sonra Orantılılık ve Masumiyet Karinesine göre asılmamaları gerektiği kabul gördü. Yine, Halepçe katliamı, Yahudi katliamı ve dünyanın bir çok yerinde gerçekleşen katliamların insan hakları, hukukun üstünlüğü ve yasaların geriye yürümezliği ilkelerine aykırı korkunç birer sebepsiz katliamlar olduğu kabul gördü.


Son zamanlarda ülkemizde meydana gelen korkunç cinayet, işkence, yolsuzluk ve diğer toplumda yara açan olayların temelinde de hukukun evrensel ilkelerinin göz ardı edilmesi yatmaktadır. Ülkemizde zaman zaman gündeme gelen Hukuk Önünde eşitlik ilkesine aykırılık teşkil eden kişiye göre adalet haberleri toplumun adalete olan güvenini sarsarak öl yada öldür fikrini benimsemesine sebebiyet vermektedir.


Toplum içindeki bazı gruplar lehine özel ceza ve koruma tedbiri hükümleri konulması, sıradan vatandaşın uzun süreler boyunca tutuklu bir şekilde yargılandığı bir suç sebebiyle devletin çeşitli organlarında nüfuz sahibi olan bir kişinin göz altına dahi alınmaması, anayasa mahkemesi ve AİHM kararlarının Anayasaya aykırı bir şekilde bertaraf edilerek lehine karar verilen kişilerin haklarının iade edilmemesi toplumda hukuk kurallarına olan güveni sarsarak kutuplaştırmaya bazı kesimlerde kıskançlığa alçaklık psikolojisine sebebiyet verebilmektedir. Toplumun bir grubuna karşı işlenen yaralama suçunda alt sınır 1 yıl iken bazı gruplara karşı aynı fiilin işlenmesi halinde verilecek cezada alt sınır 1,5 yıldır. Cezaların bu şekilde kişiden kişiye değişiklik göstermesi hukuk önünde eşitlik ilkesine aykırı olup toplum içinde adalet kırgınlığına sebebiyet vermektedir. Yine, hukukumuzda tek amacı soruşturmanın sağlıklı bir şekilde sonuçlandırmasını sağlamak olan koruma tedbirlerinden biri olan tutuklama koruma tedbirinin, toplumun bir grubuna karşı işlenen yaralama suçunda tutuklama nedeni varsayılarak cezalandırma aracı haline getirilmiştir.


Hukukta intikama yer olmadığını belirtmek isteriz. Mahkemeler tarafından verilen cezalar mağdurun ve suçtan zarar görenlerin adalet duygusunu tatmin etmeyi ve toplumsal düzeni sağlamayı amaçlar. Medeni toplumlarda cezalandırma yetkisi Anayasada belirtilen tek bir kuruma verilmektedir. Ülkemizde ceza verme yetkisi yalnızca mahkemelere aittir. Anayasada düzenlenen Kanuni hakim güvencesi ilkesine göre "Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz" Anayasada tanımlanan bu ilkenin asıl amacı kişinin bir fiil gerçekleştirirken kim tarafından yargılanacağını bilmesini sağlamaktır. Hükümetin en yüksek makamlarında tanıdıkları olan kişinin de sokakta yaşayan kimsesizin de işlenen suça göre ağır ceza veya asliye ceza mahkemesi dışında başka bir mahkemede yargılanmalarına imkan sağlanamaz. Ülkemizde istiklal mahkemeleri ve devlet güvenlik mahkemeleri Kanuni hakim güvencesi ilkesine aykırı bir şekilde kurulan mahkemeler olup evrensel hukuk kurallarına aykırılık teşkil eden uygulamalardır.

Polisin şüpheli tarafından işlendiği iddia edilen bir suç sebebiyle şüpheliyi darp edip işkence etmesi de kanuni hakim güvencesi ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Polisin görevi suç işlenmesini önlemek ve suç işlendikten sonra şüpheliyi yakalamaktan ibarettir. Yakalanan kişinin gerçekten suçlu olup olmadığının tespitini yalnızca mahkemeler yapabilecektir. Toplumda sıkça dile getirilen "bir çocuğa dile getirilemeyecek bir kötülük edenin de savunma hakkı var mı" şeklindeki demagojik sorunun cevabı "Elbette o kişinin de savunma hakkı vardır." olacaktır. Sözü edilen bu kişinin savunmasını yapan müdafinin toplumun refahı için çok büyük bir fedakarlıkta bulunduğu tartışılmaz bir gerçektir. Ülkemizde ve dünyamızda tarih boyunca bir çok kişi gerçekte suçlu olmadığı halde ya öldürüldü ya da işkencelere maruz bırakıldı. Tüm bu ölümlerin işkencelerin önüne geçilmesi için tüm dünyanın gözü önünde küçük bir çocuğa dile getirilemeyecek kötülükler eden şüphelinin de savunulması ve kanuni mahkeme önünde yargılanması gerekmektedir. Polisin veya bir başka kişinin bu kişiyi yargılayıp cezalandırması halinde artık toplumsal düzenden bahsedilmesi mümkün olamayacaktır. Nitekim polisin veya bir başka kimsenin sorgusuz bir şekilde suçluları cezalandırdığını gören bir başka kişiye parmağından hafif sıyrık alarak yaralandığı için kendisini yaralayan kişinin korkunç acılar çekmesini talep etme hakkı verilmiş olacaktır. Yine suçluları cezalandıran polise veya bir başka kişiye keyfi bir şekilde suçsuzları da cezalandırma yetkisi ve cesareti verilmiş olacaktır.


Sonuç

Hukukun kutsal olmasının sebebi olan Evrensel hukuk ilkeleri, toplumlar arasında adalet, eşitlik ve insan haklarına saygıyı tesis etmek için hayati öneme sahiptir. Bu ilkeler, sadece hukuk sistemlerine bir çerçeve değil, aynı zamanda hem hükümetlerin hem de kişilerin ahlaki ve etik davranışları için bir rehber işlevi görür. Dünya gelişmeye devam ettikçe, bu evrensel hukuk ilkelerine bağlılık, herkes için adil ve hakkaniyetli bir toplum sağlamak konusunda kritik önem taşımaktadır.


Bazı Evrensel Hukuk Kuralları

Hukukun Üstünlüğü

Her demokratik toplumun merkezinde hukukun üstünlüğü yer alır; bu ilke, yasaların tüm bireylere, hükümet yetkilileri de dahil olmak üzere, eşit şekilde uygulanmasını öne sürer. Bu ilke, hiç kimsenin yasanın üstünde olmadığı ve herkesin eylemlerinden sorumlu tutulduğu anlamına gelir. Hukukun üstünlüğü, şeffaflığı teşvik eder ve keyfi yönetimi caydırarak bireylerin haklarını haksız muamele korkusu olmaksızın kullanabileceği istikrarlı bir ortam yaratır.


Hukuk Önünde Eşitlik

Hukuk önünde eşitlik, tüm bireylere statüleri, zenginlikleri veya geçmişleri ne olursa olsun aynı hukuki korumaları ve yükümlülükleri garanti eden temel bir ilkedir. Bu ilke, hukuk sistemindeki ayrımcılığı ve önyargıyı ortadan kaldırmayı hedefler ve herkesin adalet arama konusunda eşit fırsatlara sahip olduğu bir toplum oluşturur.


İnsan Hakları

İnsan haklarının tanınması ve korunması, evrensel hukuk ilkelerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Yaşam hakkı, ifade özgürlüğü ve işkenceden korunma hakkı gibi bu haklar, tüm bireylerin sahibi olduğu haklar olarak görülmektedir. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi gibi uluslararası anlaşmalar, bu hakların korunmasının önemini vurgular ve ülkeleri bunlara riayet etme konusunda sorumlu tutar.


Adil Yargılama

Adil yargılama, yargı sisteminde adil yargılanma garantisi sağlayan önemli bir hukuki ilkedir. Bu ilke, suçlamalar hakkında bilgi alma hakkını, adil bir yargılama hakkını ve hukuki temsil hakkını kapsar. Hukuki süreçlerin adil bir şekilde yürütülmesini sağlayarak, bireyleri devletin keyfi hareketlerinden korur ve kamuoyunun adalet sistemine olan güvenini sürdürebilmesine yardımcı olur.


Orantılılık

Orantılılık ilkesi, yaptırımların suçun ağırlığıyla orantılı olması gerektiğini savunur. Bu ilke, cezaların aşırı olmamasını ve suçun doğasıyla adil bir şekilde uyumlu olmasını sağlar. Cezalandırmada adaletin teşvik edilmesi yoluyla, hukuk sisteminin genel güvenilirliğine katkıda bulunur. Fırından ekmek çalan ihtiyaç sahibinin zorunluluk sebebiyle cezalandırılmaması bu ilke kapsamındadır. Nitekim basit hırsızlık suçunun cezası 1-3 yıl arasında iken zorunluluk sebebiyle yalnızca bir ekmek çalan kişinin en az bir yıl hapis cezası ile cezalandırılması adaletin tesisine herhangi bir katkısı olmayacaktır.


Masumiyet (Suçsuzluk) Karinesi

Masumiyet karinesi, ceza hukukunun en önemli ilkesi olup bireylerin suçlu bulunana kadar masum sayılmasını garanti eder. Bu ilke, bireyleri haksız mahkumiyetlerden korur. Masumiyet karinesi ilkesi bir kişinin suçlu olmasının ispatını iddia makamına ( Türkiye'de savcılıktır) yüklemektedir. İddia makamı sanığın suçlu olduğunu ispat edemedikçe sanığın, kendisinin masum olduğunu ispat etmesine gerek yoktur. Susma hakkı masumiyet karinesinin bir sonucu olup kişinin ben suçsuzum susuyorum suçlu olduğumu ispatlayabilirseniz ispatlayın demesidir.


Adalete Erişim

Adalete erişim, tüm bireylerin hukuki çözümler arayabilmelerinin önemini vurgulayan temel bir ilkedir; bunu sağlarken finansal engeller dahil herhangi bir engelin olmamasını hedefler. Bu ilke, adaletin herkes için ulaşılabilir olması gerektiği inancını destekler ve böylece hukuk sisteminde eşitliği ve adaleti teşvik eder. Türkiye'de adalete erişim ilkesi adli yardım kurumu ile desteklenmektedir. Adli yardım kurumu ekonomik durumu uygun olmayan kişilerin ücretsiz bir şekilde adalete erişimini sağlamaktadır.


Yasaların Geriye Yürümemesi

Yasaların geriye yürümemesi ilkesi, bireylerin geçmiş davranışları için yeni yasalarla yargılanmamalarını sağlar. Hukuk sistemine olan güveni sürdürmek ve bireylerin eylemleri sırasında mevcut olan yasalara güvenebilmesini sağlamak için kritik öneme sahiptir. Günümüz güncel Türk Ceza Kanununa göre evli bir kişinin eşini aldatması suç değildir. Bu fiilin suç olmadığına güvenerek eşini aldatan bir kişinin ertesi gün yürürlüğe giren "Eşini aldatma" suçu sebebiyle sorumlu tutulması yasaların geriye yürümemesine aykırılık oluşturacaktır. Nitekim eşini aldatan kişi "fiili işlediğim sırada işlediğim fiil suç değildi. Suç olsaydı işlemezdim." şeklinde savunma yapacaktır. Ayrıca bu ilkenin en önemli güvencesi değişen iktidarların önceki iktidardan intikam alma imkanını ortadan kaldırmasıdır.

Comments


bottom of page